Sarhoştum, sen zannettim!

Sarhoştum, sen zannettim!

Eğlenelim biraz 🙂
– Toygar, bana bunu da mı yapacaktın
– Sarhoştum, sen zannettim
– İnanıyorum sana

Aldatma esnasında sevgiliniz tarafından basılırsanız sizden açıklama beklenilen o birkaç saniyede söyleyebileceğiniz en mükemmel sözlerden biri imiş.

Yeşilçam dönemi Adnan Şenses repliği.
©2017 ZiZa Online https://www.ziza.net/online/

Adnan Şenses
Adnan Şenses, (d. 21 Ağustos 1935, Bursa – ö. 25 Aralık 2013, İstanbul), Türk sanat müziği şarkıcısı, besteci, söz yazarı ve oyuncu.

İlkokula Ankara İsmet İnönü İlkokulu’nda başlayan Adnan Şenses, tahsilinin devamını İstanbul’a taşındıkları Karagümrük İlk ve Ortaokulu’nda tamamladı. Ailesinin isteği üzerine marangozlukla ilgilenen Şenses, 1956 yılında çevresinin sesine verdiği ilgi doğrultusunda müzik hayatına atıldı. İlk musiki derslerini Suzan Yakar Rutkay’dan aldı.

İlk önce Ankara Radyosu’nda çalışan Şenses, 16 yıl burada hizmet etti. Ardından, ünlü gazinolarda çalıştı, 47 filmde başrol oyuncusu olarak görev aldı. Maksim Gazinosu’nda Zeki Müren ve Bülent Ersoy’dan sonra assolistlik yapan ilk sanatçılardandır. Sayısız plak ve birçok albüm yayımladı. Aynı zamanda çoğu albümünü de Almanya’da yayımladı. Tövbeler Tövbesi, Sabır Duası, Çok Üzgünsün Arkadaş, Doldur Meyhaneci, Neden Saçların Beyazlamış Arkadaş ve Kadehi Şişeyi Kırarım gibi Türk müziğinin birçok eserini ilk seslendirenlerden biri oldu. 2013 yılında Sezen Aksu’nun hediye ettiği “Bekleyemedin mi?” ve “Kaybolan Yıllar” isimli şarkılarının da bulunduğu “Adnan Şenses Bir Efsanedir” albümünü yayınladı.

Bunu da oku :  Berbere nasıl gösterirsen göster, o da böyle saç yapar

Mide kanseri nedeniyle tedavi altında bulunan Adnan Şenses, 25 Aralık 2013 tarihinde, tedavi gördüğü hastanede solunum yetmezliği sebebiyle hayatını kaybetti. Cenazesi Teşvikiye Camii de kılınan cenaze namazının ardından Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.


https://youtu.be/Di2Qhx8Cnhk

Türk sineması
Türk sineması veya Türkiye sineması (Yeşilçam olarak da bilinir), Türkiye’deki film endüstrisine dair faaliyetleri ve sinema kültürünü kapsamaktadır. Türkiye’de sinemanın geçmişi Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine kadar uzanmaktadır. Başlangıç tarihi tam olarak bilinmese de Anadolu’ya sinemanın gelişinin II. Abdülhamit döneminde gerçekleştiği varsayılmaktadır. İlk toplu film gösterimi ise 1896 – 1897 yılları arasında Sigmund Weinberg tarafından İstanbul’da gerçekleştirilmiştir. İlk toplu gösterilen film ise Lumière Kardeşler yapımı Bir Trenin La Ciotat Garı’na Gelişi (L’Arrivée d’un train en gare de La Ciotat) filmi olmuştur. Bu tarihten, 14 Kasım 1914 yılına kadar da özellikle Lumière Kardeşler’in yaptığı filmler başta olmak üzere yabancı yapım filmler gösterilmiştir.

1914 yılına gelindiğinde İstanbul’da bugünkü Yeşilköy yakınlarında bulunan Ayastefanos Rus Abidesi’nin yıkılması kararlaştırılmış ve bunu da bir filme çekme fikri ortaya çıkmıştır. Bu fikir ile birlikte Avusturya’dan bir film ekibi davet edilmiş daha sonra ise bu filmi bir Türk’ün çekmesi şartı ortaya atılmıştır. Bu iş için de o sıralarda Osmanlı ordusunda görevli olan Fuat Uzkınay uygun görülmüş ve Avusturyalı film ekibi tarafından Fuat Uzkınay’a filmi nasıl çekmesi gerektiği öğretilmiştir. Kısa bir eğitimin ardından, 4 Kasım 1914 günü Fuat Uzkınay tarafından çekilen Ayastefanos’taki Rus Abidesinin Yıkılışı filmi, bir Türk’ün çektiği ilk film olmuştur. Bu gelişme sonrası Enver Paşa’nın direktifleri doğrultusunda Almanya’daki “Ordu Sinema Kolu”ndan esinlenilerek 1915 yılında Merkez Ordu Sinema Dairesi kurulmuş ve bu kurum, Osmanlı İmparatorluğu ve Türkiye sinema tarihinin ilk resmî sinema kurumu olmuştur.

Bunu da oku :  Goat like model / Manken gibi keçi

1922 yılına gelindiğinde ise Türkiye’nin ilk özel film şirketi olan Kemal Film, Kemal Seden tarafından İstanbul’da kurulmuştur.

Günümüzde ise Türkiye sineması, ulusal ve uluslararası birçok yapım şirketinin yer aldığı, yılda ortalama 100 filmin üretildiği bir sinema pazarı hâline gelmiştir. Türkiye, 2016 verilerine göre Avrupa ülkeleri arasında yerli yapım film üretiminde sekizinci sırada yer almaktadır. Yine aynı verilere göre de seyirci sayısı bakımından yedinci, hasılat bakımından sekizinci sırada yer almaktadır. Ayrıca Türkiye sineması Avrupa genelinde en çok sinema salonu ve perdesi barındıran yedinci ülke konumundadır.

5/5 - (5 votes)
(Visited 1.249 times, 1 visits today)

Author: admin

1 thought on “Sarhoştum, sen zannettim!

  1. Sahne bir yatakta, bir genç erkek ile bir genç kadının sevişmesiyle başlıyor.

    Bir süre sonra kapının açıldığını ve içeriye üzerinde geceliğiyle bir başka genç kadının (İlkay Gün) girdiğini görüyoruz. Belli ki yataktaki adam (Adnan Şenses), beyazlı kadının kocası, yataktaki kız (Arzu Okay) da evin hizmetçisi.

    Olay şöyle gelişiyor:

    Beyazlı Kadın: Hiii, Toygar! Toygar diyorum sana! (Erkek, bu çığlığı duyunca seviştiği kadını bırakıp yataktan doğruluyor.)

    Beyazlı Kadın: Bana bunu da mı yapacaktın?

    Erkek: Çok sarhoştum, sen zannettim!

    Beyazlı kadın, yataktaki kadına dönüyor: Ya sen, senin arzulu bir halin vardı, ikinize de ayıp, çok ayıp!

    Erkek: İnan Nalan, eğer fark etmiş olsaydım? (Beyazlı Kadın bu sözler üzerine erkeğin elini tutup dudaklarına götürüyor.)

    Beyazlı Kadın: İnanıyorum Toygar, inanıyorum sana. Zaten aksini düşünemem. Yüzü ve ruhu bu kadar çirkin bir kadını hiçbir erkeğin yatağına kabul edebileceğini zannetmiyorum.

    Erkek: Affedersin Nalan, üzdüm seni. (Ve beyazlı kadın ile erkek öpüşmeye başlıyorlar, yataktaki kadın bir yandan çıplak vücudunu örtmeye çalışırken, ağlar bir ifadeyle onlara bakakalıyor!)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir