Osmanlı’da Protokol Sıralaması ve Esasları

Osmanlı protokol sırası

Osmanlı’da Protokol Sıralaması ve Esasları
Osmanlı İmparatorluğu’nda dönem dönem krizlere de neden olan protokol esasları.

Osmanlı rütbe ve lakaplarının bir çoğu bir süre Cumhuriyet devrinde kullanılmış olsalarda bu gün unutulmuştur.

Osmanlı protokolü tekamül ederek 2. Abdülhamid zamanında kesin ve son şeklini almıştır. Bilinmeyen ve bir çok yerde karşımıza çıkan bu rütbeleri kısaca açıklamak istedik.

Osmanlı İmparatorluğu’nda tüm kudreti elinde bulunduran kişiler
– Padişah
– Valide sultan
– Saltanat veliahtı olan şehzade
– Şehzadeler
– Sultanlar (padişah kızları)
– Kadınefendi (Padişahın dört hâtununun genel adıdır)

Kadınefendi
Protokolde çocuklarına göre değil, padişah ile evlenme tarihlerine göre sıralanmışlardır.
1) Başkadın
2) İkinci kadın
3) Üçüncü kadın
4) Dördüncü kadın

– Sultanzâde ( Osmanlı padişahlarının kızlarından olma erkek torunlarıdır. Asla tahtta hak iddia edemezler )
– Hanımsultan ( Osmanlı padişahlarının kızlarından olma kız torunlarıdır )
– İkbal, nâm-ı diğer gözde ( Padişahın karı koca hayatı yaşadığı ancak genellikle padişahtan çocuk yapması yasak olan kadınlardır.
– Şehzade zevceleri
– Peyk (Padişah kadınları ve gözdelerinden sonra gelen hâtunlardır. yani 8. kadından sonrası)

– Şeyhülislam ( eğer padişah hocası ise )
– Sadrazam
– Kazaskerler
– Osmanlı imparatorluğu’na bağlı özerk bölgelerin yöneticileri ( Kırım Hanlığı gibi )
– Vezirler

– Nişancı ve defterdar
– Beylerbeyleri
– Ferikler (korgeneral)
– Askerî – mülkî ve ilmî olarak devlet erkanının son kademeleri (Albaylar, yarbaylar, kapıcıbaşı, kolağası, müderris, başçavuş vs. ).

Kasapbaşı, bakkalbaşı gibi esnaf zümresinden yöneticiler de bazı törenlerde protokolde yer almışlardır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda devlet erkanının törenlerde hangi sıralamayla oturup nasıl giyinecekleri gibi kurallar hep belirlenmiş hâldedir.

Bununla görevli teşrifatçı (teşrifatî) ilk başlarda dîvân-ı hümâyun’a bağlı iken daha sonra doğrudan sadrazama bağlanmıştır. Dönem dönem bu kurallarda çeşitli değişiklikler olduğu gibi protokol krizleri de yaşanmıştır.

Şeyhülislam eğer padişahın hocası ise veziriazamdan önce yer alır protokolde.
Törenlerde bütün yerli ve yabancı devlet erkanı padişahın önünde eğilip eteğini öpmek zorundadır. Şeyhülislam ise yere kadar eğilmez ve padişahın eteğini değil elini öper idi.

Bunu da oku :  Osmanlı Tarihi Kronolojisi

Osmanlı protokolü tekamül ederek 2. Abdülhamid zamanında kesin ve son şeklini almıştır. Bilinmeyen ve bir çok yerde karşımıza çıkan bu rütbeleri kısaca açıklarsak;

1- HAKAN-HALİFE; Devlet başkanı ve İslam aleminin lideridir. Kendisine eşit 2. Bir şahıs yoktur. Avrupa protokolünde İmparator’un karşılığıdır.

VALİDE SULTAN; Osmanlı devlet protokolünde hükümdardan sonra annesi olan Valide sultan gelir. Sultan tahtta iken annesi ölmüşse bu makam boş kalır. İstisnası 2. Abdülhamid’dir. Zira 2. Abdülhamid annesi daha önce öldüğü için üvey annesini bu makama getirmişti.

2- VELİAHD-İ SALTANAT; İmparatorluk veliahdi. Osmanlı protokolünde 3. Kişidir. Valide sultan yoksa 2. Sırada yer alır. Şehzadelerin en büyüğü sayılır. Diğer şehzadelerle büyük olması dışında her şeyi aynıdır.

ŞEHZADELER; Baba tarafından Osmanoğlu olan imparatorluk adaylarıdır. Avrupa protokolünde büyük duka-arşiduka karşılığıdır. Aralarında yaşa göre dizilirler. Eskiden han, sultan diye anılırken son dönemde efendi unvanıyla anıldılar.

SULTANLAR; Baba tarafından Osmanoğlu olan imparatorluk prensesleridir. (Grandüşeş – arşidüşes) Şehzadelere eşittirler. Ancak protokol esnasında şehzadelerden sonra sonra yaşlarına göre sıralanırlardı. İstanbul’un Fethine kadar “Hatun”’, ondan sonra “Sultan” diye anıldılar.

KADINEFENDİ; Padişahın ilk 4 zevcesi – 4 Kraliçe. Evlenme tarihlerine göre sıralanırlardı. Padişah kendilerini boşarsa yada ölürse sıradan kadınlar haline dönüşürlerdi. Nadiren padişahtan sonra başkaları ile evlenmişlerdir. Hiç bir kadın efendi yani padişah eşi imparatoriçe sayılmaz. Tek imparatoriçe Valide Sultandır. Padişah olan oğlu ölse dahi bu durum ölene kadar devam eder.

SULTANZADE; Sultan denen Osmanlı prenseslerinin erkek çocuklarıdır. Hiç bir şekilde tahta çıkma hakları yoktur. Zira babaları Osmanoğlu değildir. Onlar babalarının soyunu taşımaktadırlar. Sultanzade lerin eşleri, çocukları ve akrabaları sıradan vatandaştır. Sadece kendileri kadınefendilerden sonra yaşlarına göre prtokole girerler ve itibar görürler.

HANIMSULTAN; Sultanzadelerin kız olanlarıdır. Sultanzadelerden sonra yaşlarına göre sıralanırlar. Ünvanlarındaki hanım babalarının sıradan bir vatandaş olduğunu, 2. kelimede sultansa annesinin hanedanla akrabalığı olduğunu gösterir.

Bunu da oku :  34 II. Abdülhamid (1876 – 1909)

İKBAL; Padişahın 4 kadınefendiden sonra gelen zevcesidir. Bunlarda prenses statüsündedirler. Padişahla evlenme tarihine göre sıralanırlar. Boşanma hali dışında her halükarda hükümdar ölse dahi haklarını korurlar.

VELİAHD VE ŞEHZADE ZEVCELERİ; İkballerden sonra yaş durumuna göre sıralanan şehzade eşi prenseslerdir.

GÖZDE-PEYK:Padişahın 4 kadın 4 ikbalden sonra gelen 4 zevcesine “gözde “sonraki 4 zevcesine de “peyk” denirdi. Çok az padişahın 8 den sonrası zevcesi olmuştur. Yani gözde ve peyk sayısı çok nadirdir.

DAMAD; İmparatorluk prensesi olan Sultan’ın eşidir. Tam olarak “Damad-ı Şehryari”dir. Damad görevi ne ise o ünvanı kullanır. Şehzade zevcelerinden önce yer alırlar. Hiç bir hanedan mensubu padişahın onayı olmadan evlenemez. Böyle bir onay olmadan evlilik olursa ki vardır. “Damad” ünvanı verilmez. Hiç bir şehzade dul bir kadınla evlenemez.

Buraya kadar işaret edilenler Hanedana ait protokoldür. Devlet Protokolü bundan sonra Sadrazam’la başlar. Hanedan protokolü devlet protokolüne genelde katılmazlar ve çok ender ortalarda görülürler.

Osmanlı hanedanı çok tutucudur. Hiç bir ayrıcalık beklemez. Bir şehzade teğmen olabilir, sancak beyi olabilir. Bu durumda görevi neyi gerektiriyorsa onu yapmakla sorumludur. Yüzbaşısından azar işitebilir, nöbet tutar, talim yapar. Bu hanedana hakaret olarak görülmez.

3- SADARET VE MEŞİHAT; Devletin en yüksek rütbeleridir. Sadaret mülki-idari, Meşihat ise ilmi rütbelerdir.
Sadaret rütbesi Sadrazam’a , Meşihat payesi Şeyhülislam’a mahsustur. Sadrazam ve Şeyhülislam bu görevden düşünce vezir ve Rumeli Kazaskeri rütbesine düşselerde yinede bazı ayrıcalıklar taşırlar.
Sadaret payesini Sadrazam olmasalarda 6 tane Mısır Valisi başta Kavalalı Mehmed Ali Paşa olmak üzere taşımışlardır.
KRALLIK VE PRENSLİK; Devlet bazı aileleri prens derecesine yükseltmiştir. Örneğin Kavalalı ailesi.
Kırım Hanlık ailesi, Dulkadiroğulları, İsfendiyaroğulları ve belki biraz Ramazanoğulları prens protokolünde değerlendirilmişlerdir.
Macar Erdel beyleri de prens statüsünde değerlendirilmişlerdir.

Bunu da oku :  Osmanlılarda Duraklama Dönemi Siyasi Gelişmeler

4- VEZARET, MÜŞİRİYET, KAZASKERLİK; Sadaret ve Meşihat makamlarını olağanüstü ve istisna rütbe olarak kabul eden Osmanlı Devletinde en yüksek gerçek rütbeler bunlardır. Bu günkü Mareşal rütbesine muadil rütbelerdir. Sadrazam , vezir ve müşirlere Paşa denmiştir.

5- BALA VE BİRİNCİ FERİK; Bu rütbeler devletin son zamanında ihdas edildi. Klasik devirdeki karşılığı Beylerbeyidir denebilir.
Bala vezirden bir basamak aşağı olan mülkiye rütbesidir. Ünvanı bey yada efendi dir.
1. Ferik bu günkü orgeneral’dir. Ünvanı paşa dır.
Müşirler apolet taşır , vezirlerse normalde sivil giyinirlerdi.

6- FERİK, ULA, RUMELİ VE İSTANBUL RÜTBELERİ; Rical denen devlet büyüklerinin en alt basamağı bunlardır. Hazretleri diye hitap edilen son basamak bunlardır. Bundan aşağısına erkan denir.
Not: 1908-1922 arasında bu rütbelerden bir alt kademede görev alıp bir üst kademenin vazifesini ifa edenlere de istisna olarak Hazretleri diye hitap edildiği görülmüştür. M. Kemal Paşa bunlardan birisidir.
Ferik bu günkü korgeneraldir. Ula bu mertebenin mülkiye deki karşılığıdır. İstanbul payeleride bu derecedeki ilmiye rütbeleridir.
Ferik ve benzeri askeri rütbe isimleri ve paşa ünvanı 1934’e kadar kullanıldı.

7- MİRLİVA, ULA SANİSİ, MİHRİMAN, HAREMEYN; Devlet erkanının son kademeleridir. Sancak Beyi rütbesi son zamanda mirliva(askeri), ula sanisi(mülki) mirmiran(mülki) ve (ilmi) olarak bölündü.

8- MİRALAY, MÜTEMAYİZ, HAMSE; Bu günkü albay’a eşit askeri, mülki ve ilmi rütbelerdir. Klasik dönemde alaybeyi denmiştir.

9- KAYMAKAM, SANİYE, MİR-İ ÜMERA, MAHREC, ISTABL-I AMİRE RÜTBELERİ; Bu günkü yarbay’a eşit rütbelerdir.

10- BİNBAŞI, SALİSE, KAPICIBAŞI, KİBAR-I MÜDERRİSİN, ALAY EMİNİ; Bu günkü binbaşı’ya eşit rütbelerdir.

11- KOLAĞASI, RABİA, MÜDERRİS; Bu günkü kıdemli yüzbaşı’ya eşit rütbelerdir.

12- YÜZBAŞI, HAMİSE, HACEGAN; Bu günkü Yüzbaşı’ya eşit rütbelerdir.

13- MÜLAZIM; Zabit sınıfının ilk basamağıdır. Teğmen demektir.

14- BAŞÇAVUŞ

5/5 - (9 votes)
(Visited 2.742 times, 2 visits today)

Related posts

2 Thoughts to “Osmanlı’da Protokol Sıralaması ve Esasları”

  1. Kemal T.

    Hangi padişah döneminde sarayda bir protokol dairesi kurulmuştur?
    (Osmanlı’da olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti döneminde de 1962 yılına kadar protokol yerine “teşrifat” kelimesi kullanılmıştır.) Osmanlı Devleti’nde teşrifatçılık işlevinin yürütülmesi ve yönetilmesi için Ka- nuni Sultan Süleyman tarafından ilk defa “Teşrifâtî-i Divan-ı Hümâyun” denilen protokol dairesi kurulmuştur.

  2. Ahmet C.

    İnsan sosyal bir varlık olarak ancak toplum içinde yaşayabilir. Toplumsal yaşamın zaruri bir sonucu ise insanların davranışlarında, birbiriyle ilişkilerinde ve de özellikle iletişiminde, önemle üzerinde durulması gereken hususlardan biri de, din, ahlak ve hukuk ile şekillenmiş kurallara uymasıdır. İnsanlık tarihiyle başladığı kabul edilen protokol ve sosyal davranış kuralları, zamanla bir takım gelişmeler göstererek günümüze kadar gelmiştir. Bu kurallar, toplumların tarihi ve kültürel değerlerinden ortaya çıkmıştır. Bu kuralların en önemli özelliği, toplumların geniş kesiminde kabul görmüş ve uygulamasında uzlaşma sağlanmış olması ve dolayısıyla evrensel bir kimlik kazanmış olmasıdır. Bunun tek nedeni ise bu kuralların esasını ve temelini; nezaket, görgü, hoşgörü, saygı, sevgi ve empati gibi güzel kavram ve duyguların oluşturduğu gerçeğidir. Osmanlı döneminde; resmi alanda Teşrifat, sosyal alanda ise adab-ı muaşeret adıyla, günümüzde ise resmi alanda protokol, sosyal alanda sosyal davranış kuralları veya görgü ve nezaket kuralları adı altında kullanılan uygulamalar; uluslararası ilişkilerde, resmi çalışmalarda ve sosyal hayatımızdaki yaşamda çok önemli bir yer tutmaktadır. Fransa ve İngiltere’de din kuralları kadar önem arz eden ve uluslararası ilişkilerde önemli yer tutan ve uygulanmasından asla taviz verilmeyen bu kurallar, artık tüm dünya ülkeleri tarafından gerek uluslararası ilişkilerde gerekse günlük yaşamda herkes tarafından aranan hususlar haline gelmiştir.

Ahmet C. için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et